A. Dilâçar Atatürk 1928 yılı Eylülünde Ä°stanbulâdan ayrılarak arka arkaya Samsun, Amasya, Sivas ve Kayseri kentlerinde halk arasında Latin alfabesi konusunda araÅtırmalarda bulunmuÅ ve 21 Eylülde Ankaraâya dönmüÅtür. 26 Eylülde de âVekâletâ MüsteÅarları, yani Türk yazısı konusunu görüÅmek üzere âMaarif Vekâletindeâ toplanmıÅlar ve 3 Kasımda âYeni Türk Harflerinin Kabulüâ konusundaki 1353 sayılı yasa âResmi Gazeteâde yayımlanmıÅtır. 1 Aralık 1928âde gazete ve sokak levhaları yeni harflerle yazılmaya baÅlanmıÅ, 12 Aralık 1928âde de Dil Encümeni tarafından (eski ve yeni harflerle) düzenlenen çift sütunlu XVII+371 sayfalık âÄ°mlâ Lûgatiâ yayımlanmıÅtır. Bu encümenin üyeleri Ahmet Cevat, Ahmet Rasim, Celâl Sahir, Falih Rıfkı, Fazıl Ahmet, Ä°brahim Necmi, Ä°brahim Osman, Ä°smail Hikmet, Mehmet Baha, Mehmet Emin, Mehmet Ä°hsan, Ragıp Hulûsi, RuÅen EÅref ve Yakup Kadri idiler. Bundan önce her hafta 5 formalık fasiküller halinde yayımlanan ve 25.000 sözcüÄü kapsayan bir âÄ°mlâ Kılavuzuâ 29 Ekim ile 12 Aralık 1928 arasında tamamlanmıÅtır. Bu ilk âÄ°mlâ Lûgatiânde açık olarak belirtildiÄi gibi âkelimelerin yazılıÅının mümkün olduÄu kadar fonetik olmasıâna çalıÅılmıÅtı. Buna göre (b, d, g, v, c, z, j gibi) âyumuÅakâ (titreÅimli) ve (p, t, k, f, ç, s, Å gibi) âsert (titreÅimsiz) denilen ündeÅ (samit) gruplar arasındaki âbenzeÅmeâ olayına yazıda da yer verilmiÅ ve örneÄin eski harflerle yokdur biçiminde yazılanı yoktur; çiftciâyi çiftçi; esdiâyi esti; rafdanâı raftan;asdırmakâı astırmak; ictimaâyı içtima; ıztırab sözcüÄünü de ıstırap biçimine dönüÅtürmüÅlerdir. Ayrıca sözcük sonundaki âyumuÅakâlar da âsertâe çevrilmiÅtir. Kab yerine kap, and yerine ant, özel adlarda Mehmed yerine Mehmet gibi. Yabancı asıllı sözcüklerde, genel olarak, Türk sesbilgisine uymayan kimi okunuÅ ve yazım hakları tanınmıŠve örneÄin harfın yerine harfin, ictimayı yerine ictimai ve içtimai biçimlerine yer verilmiÅtir. Ãekimde, sesli uyuÅmazları ve deÄiÅimleri yazımda da gösterilmiÅtir. gelmeyor yerine gelmiyor gibi. Kimi sözcüklerin yazımı da söyleniÅe uyularak kısaltılmıÅtır. ÃrneÄin eczahane yerine eczane gibi ya da bütünüyle deÄiÅtirilmiÅtir, örneÄin mutbak yerine mutfak, âÄ°mlâ Lûgatiâ anlam birimi gösteren bileÅik sözcüklerin bitiÅik yazılmasını istemiÅtir, örneÄin tavukgöksü, demiryolu, baÅkâtip, kırkayak, kalınkafa, kaybolmak, zannetmek gibi. Dil Encümeni, okunuÅ bakımından, uzun sözcüklerin hecelenmesini, kolaylaÅtırmak amacıyla âbaÄlamaâ denilen bir iÅaret, yani sözcüÄün son hecesini ayırt eden kısa bir çizgi kabul etmiÅti, gelmiÅ-tir de olduÄu gibi. Kısa bir deneme süresinden sonra Atatürk bir genelge ile yazımla ilgili 4 deÄiÅiklik yapmıÅtır: 1. Soru takısı olan mi, mı; mü, mu genellikle ayrı yazılır, fakat kendinden sonra baÅka ekler varsa onlarla bitiÅerek yazılmalıdır, geldi mi? ve geliyor musunuz?, ben miydim? gibi; 2. BaÄlantı ilgeci olan ki âve dahiâ anlamına olan de, da özerk sözcük olarak ayrı ayrı yazılır, örneÄin gördüm ki geliyor, sen de gel, o da gelsin gibi; 3. âBaÄlama iÅaretiâ denen çizgi kalkmıÅtır. ÃrneÄin, eskiden demir-dir, Ahmet-le, gelir-ken, mert-çe, yarın-ki yerine demirdir, Ahmetle, gelirken, mertçe, yarınki; 4. Farsça asıllı sözcüklerdeki baÄlama çizgisi de kalkmıÅtır; bileÅim seslisi ilk sözcüÄün sonuna bitiÅir, örneÄin hüsn-ü nazar yerine hüsnü nazar gibi. Yine aynı Encümen, Arap ve Fars asıllı sözcüklerin yazımında da âtecvidâe kaçmamıŠyazımı yüklü bir duruma getiren (^), (â) imlerin kullanılmasında önemli bir kısıntı yapmıÅtır. ÃrneÄin, Dil Heyetinin çıkardıÄı âGramerâde îman, dârülfunûn, âli, taâmir, tâma, teâmin mebdeâ yazımıyla geçen sözcükleri âLûgatâte iman, darülfünun, âli, tamir, tama/tamah, temin, mebde biçimlerine çevirmiÅtir. âLûgatâin âdüzeltmeâ bölümünde kimi yazım biçimleri daha sadeleÅtirilmiÅtir, âza yerine aza gibi; hükûmet, hükümetâe çevrilmeyerek olduÄu gibi bırakılmıÅ, tespit sözcüÄü tesbitâe; makpuz yazımı makbuzâa; mefküre, mefkûreâye; münderecat, mündericatâa; Åura (meclis) de Åûraâya çevrilmiÅtir. Ayrıca yeni Türk alfabesinin kabulü günlerinde ince k gösteren kh bileÅik harfi de az sonra yalınlaÅmıÅtır. ÃrneÄin: vekhâlet vekâlet olmuÅ, vakhit vakit, müstakhil müstakil, Åevkh Åevk, sevkh de sevk. Bu âÄ°mlâ Lûgatiâ 1941âe dek dairelerde ve okullarda 13 yıl kullanılmıÅtır. Ä°ngilizcenin yazımında bir bölüm sözcükler sesçil yazıma, bir bölümü ise geleneksel yazıma uygun biçimde yazıya aktarılır. Bu niteliÄiyle Ä°ngilizcenin yazımı kolay sayılamaz, kimi dilcilerce çok eleÅtirilir. Hollanda dilinin yazımında da sesçil yöntem uygulanmamaktadır. Bu kısa açıklamamız, yazım konusunun yalnız dilimiz bakımından deÄil, genel olarak her dil için önemini, doÄurduÄu sorunları küçük ölçüde de olsa yansıtmaktadır, kanısındayız. Hemen hepimiz, kimi sözcüklerin yazımında zaman zaman duraksama geçirmekte, ya Yazım Kılavuzuna bakmakta ya da kendimizce bir yol izlemekteyiz. Durum böyle olunca aynı sözcük ya da sözcük öbeÄi deÄiÅik yerlerde baÅka baÅka biçimlerde karÅımıza çıkmakta, bir kargaÅalık doÄurmaktadır. Buna bir de kültür ve öÄrenim eksikliÄinden, dile saygı eksikliÄinden doÄan özensizlik eklenince durum daha kötü bir görünüm gösteriyor. Bugüne deÄin ve bugün harcanan çabalar, iÅte bu durumun düzeltilmesine yönelmiÅtir. Dergide yer alan öteki yazılarda, bu çabalar üzerinde durulmaktadır. Kimi aksaklıklara ve ters yöndeki tutumlara karÅın Türkçenin yazımının 49 yılda önemli geliÅmeler geçirdiÄini, birçok dilde rastlananın tersine, kısa bir süre içinde bir yazım birliÄine doÄru olumlu adımlar atıldıÄını söyleyebiliriz. Türk Dil Kurumunun bu konudaki katkısını kimse yadsıyamayacaktır. Bugün de gözden uzak tutmamamız gereken aÅaÄıdaki noktaları yinelemek istiyoruz: Yazım sorunu, dile saygının, dile özen göstermenin bir parçasıdır. Ä°leri ülkelerin düzeyine eriÅme ve savaÅı içinde olması gereken, her alanda öÄrenim görmüŠyeni yeni kuÅaklar yetiÅtirmek zorunda bulunan ulusumuz, yazım konusunda titiz davranmaya alıÅmalı, kesin bir yazım birliÄinin saÄlanmasına yardımcı olmalıdır.  Türk Dili, XXXV, sayı:307, 1977  Â
|